Önemli bir adım olarak gördüğüm
ve mimari erişilebilirlik sorununu çözmek adına 1 Temmuz 2005 tarihinde
yürürlüğe konulan, 5378 sayılı Özürlüler
ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun
amacı, şöyle ifade edilmiştir.; “özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık,
eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin
sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri
kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak ve bu
hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır.” Tüm bu uygulamaların gerçekleştirilmesi için
de, 2005 yılının Temmuz ayında başlayan 7 yıllık bir süre tanınmıştır.
Dolayısıyla, 2012 yılında “mevcut” tüm resmi yapıların, yolların ve umuma açık
her türlü yapının “erişilebilir” olması ön görülmüştür.
Ancak sürenin
dolmasına çok az bir süre kala, 5378 sayılı kanunda yapılan bir değişiklik ile
7 yıllık süre 1 yıl ertelenmiş ve ayrıca idari kararla 2 yıl daha uzatılmasına
olanak sağlanmıştır. 1 Temmuz 2013 tarihinden itibaren kamu kurum ve
kuruluşlarına ait tesislerin denetimi için, bakanlık ve engelli
konfederasyonlarından oluşacak bir kurul kurulmasına, bu kurulun, gerekli
tetkikler ile düzenlemeleri yapmayan kuruluşlara ek süre tanıyacağı, vs ön
görülmüştür. Bahis edilen kurulların tüm illerde kurulması için 20 Temmuz 2013
tarihinde Resmi Gazetede “Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği”
hazırlanmıştır. Yönetmelikte kurulların nasıl oluşturulacağı, denetleme periyotları,
vb konular açıklanmıştır. Bu yönetmelikte dikkatimi çeken husus 19.cu
maddesindeki “Bir önceki yıl gelir kaydedilen idari para cezası tutarları
dikkate alınarak erişilebilirlik konusundaki projelerde kullanılmak üzere
Bakanlık bütçesinde ödenek öngörülür.” ibaresidir. Kısaca kanunun, yönetmeliğin
öngördüğü cezayı göze alırsan erişilebilir bir çevre sağlamak zorunda değilsin
mi demek istenmektedir, ve üstelik Bakanlık bütçesine de katkın olur..!
Kanundaki
değişikliğin yol açtığı bir başka olumsuz durum, kesinlikle mimari erişim
sorununun çözülmesini sağlamaya yönelik olmamasıdır. Sürenin bitmesi ile kesin
çözüm sağlanmadıysa ve şayet yapılacak kontrollerde aykırılık tespit edilmesi
durumunda, ilgili kurumlar üst limit tutarında bir ceza ile
cezalandırılacaktır. Bir başka deyimle; kişi, ödemeyi yapan ve/veya bunu göze
alan kuruma ait bina ve tesislerine erişemeyecektir.
Yukarıda bahsettiğim
Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliğinde anılan kurullardaki kontrolü
yapacak kişiler şöyle tariflenmiştir. : Vali veya Vali yardımcısı, Bakanlıkların
taşra teşkilatında görevli tercihen mimar, mühendis, şehir plancısı, peyzaj
mimarı veya inşaat teknikerlerinden birer kişi ile toplam dört kişiyi
geçmeyecek şekilde, engellilerle ilgili konfederasyonların farklı engel
gruplarını temsil eden, o ilde mukim tercihen engelli bireylerden ikişer kişi.
Erişilebilir bir çevre için tasarımcı ve uygulamacıların özel eğitimden
geçmeleri gerekliliği tartışılamaz. İlgili yüksek okul ve üniversitelerde
engelli erişimi ile ilgili dersler yoktur veya seçmeli ders olarak yer
almaktadır. Bu durumda eğitim hayatlarında bilgilenmemiş, kurullarda yer alacak
bu meslekteki kişilerin özel eğitim almaları gereği vardır. Halen böyle bir
çalışma olduğu bilgisine sahip değilim.
2012 yılında,
sürenin dolmasına yakın bir zamanda yapılan bu erteleme ve düzenlemelerin
çözüme yönelik olduğunu düşünmüyorum. Zira 2005 yılından önce yapılmış kamuya
açık yapıların erişilebilirlik düzenlemelerini yapması için tanınan 7 yıllık
süre zarfında yeni yapılan kamuya açık binalarda dahi erişilebilirlik sorunu
yaşandığı görülmüştür. Mimari erişilebilirlik dediğimizde sadece tekerlekli
sandalye kullanan kişiler için yapılan “rampa” ve görme engelliler için yapılan
“hissedilebilir yüzey” olduğu algısı sadece eğitimsizlikten kaynaklanmaktadır.
2012 yılından sonra
yapılan erteleme ve yönetmelik değişikliğinin kamuoyunda yeteri kadar ilgi
görmediği kanısındayım. Adeta bu konu sadece engelli vakıf ve derneklerini ile
bu sorunu yaşayan kişileri ilgilendirir durumdadır. Örneğin mimarlık camiasında,
çoğu tasarımcı mimarın, 5378 sayılı kanun ve yeni düzenlenmesi konularında bilgilerinin
olmadığını düşünmekteyim. Mimarlar Odası dahi erteleme sırasında ve sonrasında
hiçbir görüş beyan etmemiş, taraf olmamıştır.
Şehir içi
yapılanmalarda ve kamu binalarında, son yıllarda, engelli erişimi ile ilgili
düzenlemeler yapılmaktadır. Ancak çok azı doğru detay ve malzeme ile
uygulanmaktadır. Bu durum, her ne kadar standartlar belirlenmiş olsa da, eğitim
eksikliği, kontrol eksikliği, kontrol edenlerin bilgisizliği, hatalı yapılan
uygulamaların yarattığı kafa karışıklığından kaynaklanmaktadır. Yapılan eksik
ve hatalı uygulamaların “doğru” yapılan iş olarak yarattığı algı, sürecin en
tehlikeli aşamasıdır.
28Ocak2014 / Dr. Özlem Belir