4 Şubat 2014 Salı

5378 ’e ne oldu?

Önemli bir adım olarak gördüğüm ve mimari erişilebilirlik sorununu çözmek adına 1 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe konulan, 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun amacı, şöyle ifade edilmiştir.; “özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak ve bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır.”  Tüm bu uygulamaların gerçekleştirilmesi için de, 2005 yılının Temmuz ayında başlayan 7 yıllık bir süre tanınmıştır. Dolayısıyla, 2012 yılında “mevcut” tüm resmi yapıların, yolların ve umuma açık her türlü yapının “erişilebilir” olması ön görülmüştür.

Ancak sürenin dolmasına çok az bir süre kala, 5378 sayılı kanunda yapılan bir değişiklik ile 7 yıllık süre 1 yıl ertelenmiş ve ayrıca idari kararla 2 yıl daha uzatılmasına olanak sağlanmıştır. 1 Temmuz 2013 tarihinden itibaren kamu kurum ve kuruluşlarına ait tesislerin denetimi için, bakanlık ve engelli konfederasyonlarından oluşacak bir kurul kurulmasına, bu kurulun, gerekli tetkikler ile düzenlemeleri yapmayan kuruluşlara ek süre tanıyacağı, vs ön görülmüştür. Bahis edilen kurulların tüm illerde kurulması için 20 Temmuz 2013 tarihinde Resmi Gazetede “Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği” hazırlanmıştır. Yönetmelikte kurulların nasıl oluşturulacağı, denetleme periyotları, vb konular açıklanmıştır. Bu yönetmelikte dikkatimi çeken husus 19.cu maddesindeki “Bir önceki yıl gelir kaydedilen idari para cezası tutarları dikkate alınarak erişilebilirlik konusundaki projelerde kullanılmak üzere Bakanlık bütçesinde ödenek öngörülür.” ibaresidir. Kısaca kanunun, yönetmeliğin öngördüğü cezayı göze alırsan erişilebilir bir çevre sağlamak zorunda değilsin mi demek istenmektedir, ve üstelik Bakanlık bütçesine de katkın olur..!
Kanundaki değişikliğin yol açtığı bir başka olumsuz durum, kesinlikle mimari erişim sorununun çözülmesini sağlamaya yönelik olmamasıdır. Sürenin bitmesi ile kesin çözüm sağlanmadıysa ve şayet yapılacak kontrollerde aykırılık tespit edilmesi durumunda, ilgili kurumlar üst limit tutarında bir ceza ile cezalandırılacaktır. Bir başka deyimle; kişi, ödemeyi yapan ve/veya bunu göze alan kuruma ait bina ve tesislerine erişemeyecektir.
Yukarıda bahsettiğim Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliğinde anılan kurullardaki kontrolü yapacak kişiler şöyle tariflenmiştir. : Vali veya Vali yardımcısı, Bakanlıkların taşra teşkilatında görevli tercihen mimar, mühendis, şehir plancısı, peyzaj mimarı veya inşaat teknikerlerinden birer kişi ile toplam dört kişiyi geçmeyecek şekilde, engellilerle ilgili konfederasyonların farklı engel gruplarını temsil eden, o ilde mukim tercihen engelli bireylerden ikişer kişi. Erişilebilir bir çevre için tasarımcı ve uygulamacıların özel eğitimden geçmeleri gerekliliği tartışılamaz. İlgili yüksek okul ve üniversitelerde engelli erişimi ile ilgili dersler yoktur veya seçmeli ders olarak yer almaktadır. Bu durumda eğitim hayatlarında bilgilenmemiş, kurullarda yer alacak bu meslekteki kişilerin özel eğitim almaları gereği vardır. Halen böyle bir çalışma olduğu bilgisine sahip değilim.
2012 yılında, sürenin dolmasına yakın bir zamanda yapılan bu erteleme ve düzenlemelerin çözüme yönelik olduğunu düşünmüyorum. Zira 2005 yılından önce yapılmış kamuya açık yapıların erişilebilirlik düzenlemelerini yapması için tanınan 7 yıllık süre zarfında yeni yapılan kamuya açık binalarda dahi erişilebilirlik sorunu yaşandığı görülmüştür. Mimari erişilebilirlik dediğimizde sadece tekerlekli sandalye kullanan kişiler için yapılan “rampa” ve görme engelliler için yapılan “hissedilebilir yüzey” olduğu algısı sadece eğitimsizlikten kaynaklanmaktadır.
2012 yılından sonra yapılan erteleme ve yönetmelik değişikliğinin kamuoyunda yeteri kadar ilgi görmediği kanısındayım. Adeta bu konu sadece engelli vakıf ve derneklerini ile bu sorunu yaşayan kişileri ilgilendirir durumdadır. Örneğin mimarlık camiasında, çoğu tasarımcı mimarın, 5378 sayılı kanun ve yeni düzenlenmesi konularında bilgilerinin olmadığını düşünmekteyim. Mimarlar Odası dahi erteleme sırasında ve sonrasında hiçbir görüş beyan etmemiş, taraf olmamıştır.
Şehir içi yapılanmalarda ve kamu binalarında, son yıllarda, engelli erişimi ile ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Ancak çok azı doğru detay ve malzeme ile uygulanmaktadır. Bu durum, her ne kadar standartlar belirlenmiş olsa da, eğitim eksikliği, kontrol eksikliği, kontrol edenlerin bilgisizliği, hatalı yapılan uygulamaların yarattığı kafa karışıklığından kaynaklanmaktadır. Yapılan eksik ve hatalı uygulamaların “doğru” yapılan iş olarak yarattığı algı, sürecin en tehlikeli aşamasıdır.


28Ocak2014 / Dr. Özlem Belir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder