20 Mart 2013 Çarşamba

İDEAL ERKEK...






Genel olarak halen yaşadığımız çevreye ve evimize, en azından hareket etmeyi başarabilme ve temel ihtiyaçlarımızı karşılamak anlamında normal bir insan (ne demekse..!) olduğumuz için, “şimdilik” uyumluyuz… Normal insan tanımına karşılık gelen , Leonardo da Vinci’nin “oranların kanunu” olarak adlandırılan Vitruvius Man’i midir? …ya da, Le Corbusier’in insan ölçeğine uyumlu evrensel bir ölçüm iddiasıyla ortaya koyduğu Modular Man midir, normal insan..? Modular Man, mimarın çiziminde 1.83 metre boyundadır..! Ben bu tanıma uymuyorum.. bu durumda ben de normal değilim..



Normal olmaya gayret gösterdiğimiz süreçte, yapılı çevreye uyum göstermekte zorlanmasak da, bu gayreti fiziksel değişimlerimiz nedeni ile gösteremediğimizde ise sorunlar başlıyor..

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından, Türkiye’de 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranın 2012 yılında %7.5 olarak gerçekleştiği, bu oranın 2023 yılında %10.2, 2050 yılında %20.8, 2075 yılında ise %27.7’ye yükseleceğinin tahmin edildiği açıklanmıştır. Özetle Türkiye nüfusu yaşlanmaktadır.  1.83 metre boyundaki Modular Man, yani ideal erkek (insan), yaşlanıyor ve dolayısıyla boyu kısalıyor… ve yaşlılık ile beraber vücutta ve becerilerde çok çeşitli eksilmeler meydana gelebiliyor.. veya genç bir insan yine sıklıkla çeşitli hastalıklarla veya kazalar sonucu, günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz duruma gelebiliyor..


Bu durumda, “normal ve ideal” bir insan olarak yaşayabildiğimiz evimizde barınamaz ya da kıpırdayamaz hale gelebiliyoruz. Dolayısıyla, sıkıntı çekmeden yaşadığımız evimizde tadilatlar yapmak veya ev değiştirmek veya kaderimize küsüp, daha da mutsuz yaşamamız gerekiyor. Oysa, tüm konutlar yapılırken dikkate alınacak birkaç tasarım kriteri ile çoğunlukla “normal insan” gibi yaşayabiliriz.  Bu durum, ekonomik olarak da bütçeye önemli kazançlar sağlayacaktır. Eğer şehirdeki engelleri aşıp, oturduğumuz apartmanın önüne kadar gelebiliyor, buradan binanın içine girebiliyor, sonrasında ise asansör ile konutumuza ulaşabiliyorsak şanslıyız.. ondan sonra iş, konut içindeki düzenlemelere kalıyor..   

yuvamız, sonsuza kadar bizim olabilmeli.. özellikle yaş aldığımızda, anılarımızla birlikte…

20.03.2013/ÖB

6 Mart 2013 Çarşamba

Birlikte Yaşayabilmek…


… sonra garson dedi ki: ne istersiniz?
İthal çaylarından istediğimi söyledim…
Sonra  “o ne ister” diye sordu…
“Kim?” dedim, “O” dedi…
“Ha siz arkadaşımı kastediyorsunuz…”
“Evet, onun ne istediğini sordum” dedi..
“Onun ne istediğini mi sordunuz”
“Peki, Neden ona sormuyorsunuz? ”

Sonra özür diledi.. daha önce bir sakata hiç hizmet etmediğini söyledi.
Fred Small, şarkıcı – şarkı sözü yazarı, “Talking Whellchair Blues” 1984

Ben de çok benzer bir durumu geçtiğimiz kış yaşadım.. Levent’teki bir alışveriş merkezinde, görme engelliler ile ilgili yaptığım bir çalışmamda, bana yardımcı olan görme engelli arkadaşım ile yorulup acıktığımız için bir restoranda yemek yemeğe karar verdik.. Garson önce benim siparişimi aldı, sonrasında bana beyefendinin ne yiyeceğini sordu.. Ben de şaşırarak “kendisine sorsanıza” demiş idim.. Bu ve benzer hatta daha da vahim bir dolu hikaye olduğuna eminim.

Toplum olarak “reddetme”, “görmezden gelme” gibi alışkanlıklarımız var.. sanıyorum böylelikle sorumluluk almamış oluyoruz. Veya görmeyenin, ya da yürüyemeyenin farklı bir insan olduğunu düşünüyoruz. Görmüyorsa, yemeğini seçme yeteneği de yoktur… Mutlaka psikolojik açıdan değerlendirilmiş ve bir sonuca varılmıştır.  Mimarların ve yerel yönetimlerin de aynı psikoloji içinde oldukları kuşkusuz. Görmezden gelindiğinde “sorun” da olmuyor..
Özürlüler Vakfı’nın “Bi Bakarmısınız” insiyatifi ile, metro duraklarının erişilemezliğine dikkat çekmek için yaptığı bir etkinlik nedeni ile merdivenlerde ve duraklarda yoğunluk oluşunca, halkın “siz de sokağa çıkmayın” tepkisi de çok benzer bir sonuçtur. (www.bibakarmisiniz.com)

Oysa birlikte yaşamaya alıştığımızda, erişilebilir çevreler yaratma konusunda da büyük bir adım atmış olacağız.

ÖZÜRLÜLERE UYGUN BİNA


Özürlü İnsanların İkamet Edeceği Binaların Düzenlenmesi Kuralları ya da Özürlülere Uygun Bina tanımlaması ilk okunduğunda, bu konuya gösterilen dikkat ve özeni hissettirse de, ayırımcılıktan öteye geçmemektedir. Bu ifadeler, halen kanun, yönetmelik ve standartlarımızda kullanılmaktadır. Özürlü insanlara, ikamet edecekleri binaları işaret etmek, yönlendirmek söz konusu olamaz. İnsan haklarının, tüm insanların hak ve saygınlık açısından eşit ve özgür doğduğu anlayışına dayandığı kabulü ile, böyle bir sınıflandırma ya da tanımlamanın mümkün olamayacağı bir gerçektir. Bazı binalarda özürlü yaşayabilir, diğerlerinde yaşayamaz gibi bir tanımlamanın yapılması bu grubu ötekileştirmekten öteye geçmemektedir. Özürlüye uygun bina ifadesinin kullanılması, mimarlar’ın, “benim tasarımım özürlüye hizmet etmiyor” düşüncesi ile uyulması gereken kuralları göz ardı edebilir endişesini taşımamız gerekir. 

 İnsan hakları ve fırsat eşitliği prensibinden hareketle, toplumun her bireyi, toplumun tüm kaynaklarından eşit olarak yararlanabilme hakkına sahiptir. Bu hak, her bireyin bağımsız, üretken ve zevkli bir yaşam biçimine ulaşabilmesi olarak da özetlenebilir. Bu tanımlama ile birlikte, “Tüm ürünlerin ve çevrelerin, yaş, beceri ve durum farkı gözetmeksizin pek çok kişi tarafından kullanılabilmesini olanaklı kılan, bütünselleşme sağlayan bir tasarım yaklaşımı” olarak ifade edilen Evrensel Tasarım kavramının İnsan Hakları prensibi ile çalıştığını söyleyebiliriz.

Tüm binaların erişilebilir olmasını kabul ettiğimizde, sadece kamu binalarının değil, tüm konutların da erişilebilir olması gerektiği kuşkusuzdur. Aksi durumlarda, fiziksel eksikliğimizin olmadığı bir dönem ya da yaşta edindiğimiz ve halen yaşamakta olduğumuz yuvamızdan, herhangi bir sorun oluşması veya yaşlılık nedeni ile bazı fiziksel yetersizlikleri yaşamamız durumunda, ayrılmamız gereği oluşmaktadır.! Örneğin; tekerlekli sandalyenin geçmesi için temiz kapı boşluğunun en az 80cm olması gereği varsa, bundan böyle tüm konutlarda WC ve banyo kapılarının net açıklığının 80cm olması gereği vardır. Aksi durumda, “özürlüye uygun” bir konut arayışı içine girmemiz gerekmektedir!
Yaşadığımız çevredeki yapısal erişim sorununun, en önemli sorumlusunun “mimar” olduğu gerçeği unutulmamalıdır. ..
Bir başka deyişle; MİMAR, çizdiği her çizgi ile yaşamlarımıza dokunmaktadır.  14.05.2011
Türk Standartları Enstitüsü'nün "ÖZÜRLÜ İNSANLARIN İKAMET EDECEĞİ BİNALARIN
DÜZENLENMESİ KURALLARI" başlığı ile çıkarttığı TS 9111 standart,
26.01.2012 de değiştirilerek "ÖZÜRLÜLER VE HAREKET KISITLILIĞI BULUNAN KİŞİLER İÇİN BİNALARDA ULAŞILABİLİRLİK GEREKLERİ" olarak düzeltilmiştir.