6 Mart 2013 Çarşamba

Birlikte Yaşayabilmek…


… sonra garson dedi ki: ne istersiniz?
İthal çaylarından istediğimi söyledim…
Sonra  “o ne ister” diye sordu…
“Kim?” dedim, “O” dedi…
“Ha siz arkadaşımı kastediyorsunuz…”
“Evet, onun ne istediğini sordum” dedi..
“Onun ne istediğini mi sordunuz”
“Peki, Neden ona sormuyorsunuz? ”

Sonra özür diledi.. daha önce bir sakata hiç hizmet etmediğini söyledi.
Fred Small, şarkıcı – şarkı sözü yazarı, “Talking Whellchair Blues” 1984

Ben de çok benzer bir durumu geçtiğimiz kış yaşadım.. Levent’teki bir alışveriş merkezinde, görme engelliler ile ilgili yaptığım bir çalışmamda, bana yardımcı olan görme engelli arkadaşım ile yorulup acıktığımız için bir restoranda yemek yemeğe karar verdik.. Garson önce benim siparişimi aldı, sonrasında bana beyefendinin ne yiyeceğini sordu.. Ben de şaşırarak “kendisine sorsanıza” demiş idim.. Bu ve benzer hatta daha da vahim bir dolu hikaye olduğuna eminim.

Toplum olarak “reddetme”, “görmezden gelme” gibi alışkanlıklarımız var.. sanıyorum böylelikle sorumluluk almamış oluyoruz. Veya görmeyenin, ya da yürüyemeyenin farklı bir insan olduğunu düşünüyoruz. Görmüyorsa, yemeğini seçme yeteneği de yoktur… Mutlaka psikolojik açıdan değerlendirilmiş ve bir sonuca varılmıştır.  Mimarların ve yerel yönetimlerin de aynı psikoloji içinde oldukları kuşkusuz. Görmezden gelindiğinde “sorun” da olmuyor..
Özürlüler Vakfı’nın “Bi Bakarmısınız” insiyatifi ile, metro duraklarının erişilemezliğine dikkat çekmek için yaptığı bir etkinlik nedeni ile merdivenlerde ve duraklarda yoğunluk oluşunca, halkın “siz de sokağa çıkmayın” tepkisi de çok benzer bir sonuçtur. (www.bibakarmisiniz.com)

Oysa birlikte yaşamaya alıştığımızda, erişilebilir çevreler yaratma konusunda da büyük bir adım atmış olacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder